Saçlarım on numara görünüyordur kesin. Fena rüzgar var çünkü.




Nasıl daldım manzaraya bilmiyorum. Aşağıya düşerken düşündüğüm tek şey; Annemin sözünü dinlemeyip yine atlet giymeyişim. Soğuk rüzgar, demir bir kırbaç gibi vuruyor belime. Kesin hasta olacağım.

Sohbet ediyorduk. Ben tam nasıl sevdiğimi, ne kadar sevebileceğimi anlatıyordum. Son hissettiğim sırtımdaki sıcacık eller. Sarılacak zannettim yine. Sımsıkı sarılmayınca sevemezdik de biz (Çok defa kemik sesi duymazsam, bırakmazdım).

Gökyüzüne bakıyorum da; Şimdi baya baya bu güneş batacak öyle mi, ben yokken? Yine akşam olacak? Emekçi abiler ellerinde ekmekleri, sigaradan sararmış bıyıklarıyla evlerinin yolunu tutacaklar. Esnaflar gürültülü kepenklerini kapatacaklar. Berberin çırağı, saçlı havluyu sallarken kapının önüne, şöyle bir sağa sola bakacak; Gece yatmadan önce hatırlamak için ufak bir fantezi yakalama umuduyla. Hiç konuşmayan yaşlı teyze yine camdan geleni geçeni izleyecek. İtiraf ediyorum. En azından o teyzenin benden önce ölmesi gerekiyordu diye düşündüm bir an için. Belki uçurumdan düşerek değil ama, ölebilirdi yani. Yüz yaşına gelmiş sonuçta. Ben niye ölüyorum ki?

Neyse...

Aşağıya düşüyorum. Bakıyorum uçurumun ucuna. Bana bakıyor. "Neden" diyorum gözlerimle. Cevabı söylese daha mı az öleceğim sanki? Düşüyorum işte. Yukarıdan bakınca da epey yüksek bir uçurumdu ama, düşerken daha farklı. Tavsiye ederim. İlginç bir deneyim oldu.

Ben şimdi, daha önce üzerinde oturmadığım; gizlice öpüşemediğim bu kayaklıklara mı çarpacağım? Çok ilginç.

Montaigne geldi aklıma. Attan düşmüş bir keresinde, bayılmış ve evde uyanmış. Almış kalem kağıdı şöyle yazmış; "Ölümün canınızı yakması için, öldüğünüzün farkında olmanız gerekir. Canınız hiç acımayacak, rahat olun." (Rahat olunu ben ekledim. Tam böyle değil zaten ama bunu anlatmak istemiş. İnsanlıktan ölmüş adam!)

Sırtım epey üşüdü. Ölsekte kurtulsak derler ya; Tam yeri ve zamanı galiba. Halbuki evden çıkarken hava ne kadar güzeldi.

Ne bir bakireyimdim ben, ne de acımasız ellerde bir erkek çocuğu. Yine de Tanrılara kurban edildim bir uçurumun kenarında. Saygılı ve zararsızca yaşarken.

Saçlarım on numara görünüyordur kesin. Fena rüzgar var.

Güneş ne güzel batıyor.

Yüz yıllardır yaşayan teyze geldi aklıma.

Telefon faturam.

Sıcak çayım.

Montaigne haklıymış.

Atlet giyin.



Sercan Korkuç

@sercankorkuc

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mor Yumurta Turşusu

Günlerdir açım. Kalbimi doyurmaya geldim.