Kayıtlar

2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
Kitaplarda bahsedilen güzel insanları bulmaya gidiyorum. Güneşin kocaman battığı, çimenlerin daha yeşil olduğu yerlere. Hiç kimsenin diğerinin izni olmadan hiç bir yere gidemediği o saçma sapan yere gidiyorum. Ben sizi sevmiyorum. Bir çoğunuzu sevmiyorum. Sevmenin sadece kalple ilgili olduğu, başka hiç bir şeyin önemli olmadığı yerlere gidiyorum.

Bıçaklandım (Eski adı İntihardı aslında)

Kafam çok güzel yine. Böyle bir anda kafam güzel olmasaydı canım çok yanardı kesin. Kısaca anlatmaya çalışacağım. Zira; Hırsızın açtığı delikten kan epey hızlı akıyor. Az önce gazı açmıştım. Tüm hazırlığım tamamdı zaten. Aileme veda ettim, hissettirmeden. Bir miktar paramın nerelere paylaştırılacağını yazdım. Güzel bir mektup yazdım. Arkamdan kimse ağlamasın falan gibi; İyimser ama kızdırıcı cümleler. Nasıl ağlamasınlar? Neler için ağlamıyor insan. Benim içinde birileri ağlayacak muhakkak. Herkese veda ettim diye hatırlıyorum. Kalan varsa, zaten çok sevmediklerimdir. Tam mutfakta masama oturmuş ve bu yazıyı yazmaya başlamıştım ki; Kapı çaldı. Gazı kapattım. Kapıyı açar açmaz içeri daldı, engellemeye çalıştım. Bir anda yerde buldum kendimi. Ama merak edecek bir şey yok. Şimdi de canım acımıyor. Tek endişem buydu zaten. Üst kattaki küçük çocuğun çıldırtıcı sesi geliyor yine, bir kez daha mutluyum şimdi öldüğüme. Dayanılır gibi değildi çünkü! Bakkala yirmi beş kuruş borcum kaldı

24 Haziran 2013

Günlerdir açım. Kalbimi doyurmaya geldim.

Resim
Sana geldim. Omzundan düşen askını düzeltmeye, Saçını öpmeye geldim. Gerdanına takamadığım bütün elmasları, Yerin milyon altından çıkaran köleleri kurtardım da geldim. Sana geldim. Ne zamanı bıraktım, ne bir uğraş gelirken. Yeni insan icatları bunlar! Çınarlar böyle ihtişamlı değilken, Mezarlıklar yokken, Daha kimse ölmemişken geldim. İnsanlar nefreti öğrenmemişken, Hiç bir kural yokken geldim. Gidenlerin arkasından döktüğüm suları yerden yaladım geldim. Acımı anlatmaya, Yaralarını yiyip, zehirlenmeye geldim. Buğday teninde, dünyanın aç tarafını doyurmaya geldim. Çırılçıplak! Nefreti bıraktım, çoluk çocuğu topladım geldim. Dişlerinde yeni müzikler yapmaya geldim, dişlerimle. Paspasın kenarını düzeltmeye, Duvardaki eğri tabloya sinir olmaya geldim. Açamadığın konserveleri açmaya, Tutamadığın sözleri tutmaya geldim. Hasta olup yataklara düşeyim de, Sen iyileş diye geldim. Diken batarsa eline, canın acırsa ben varken, Benim canım çıksın diye gel

Saçlarım on numara görünüyordur kesin. Fena rüzgar var çünkü.

Resim
Nasıl daldım manzaraya bilmiyorum. Aşağıya düşerken düşündüğüm tek şey; Annemin sözünü dinlemeyip yine atlet giymeyişim. Soğuk rüzgar, demir bir kırbaç gibi vuruyor belime. Kesin hasta olacağım. Sohbet ediyorduk. Ben tam nasıl sevdiğimi, ne kadar sevebileceğimi anlatıyordum. Son hissettiğim sırtımdaki sıcacık eller. Sarılacak zannettim yine. Sımsıkı sarılmayınca sevemezdik de biz (Çok defa kemik sesi duymazsam, bırakmazdım). Gökyüzüne bakıyorum da; Şimdi baya baya bu güneş batacak öyle mi, ben yokken? Yine akşam olacak? Emekçi abiler ellerinde ekmekleri, sigaradan sararmış bıyıklarıyla evlerinin yolunu tutacaklar. Esnaflar gürültülü kepenklerini kapatacaklar. Berberin çırağı, saçlı havluyu sallarken kapının önüne, şöyle bir sağa sola bakacak; Gece yatmadan önce hatırlamak için ufak bir fantezi yakalama umuduyla. Hiç konuşmayan yaşlı teyze yine camdan geleni geçeni izleyecek. İtiraf ediyorum. En azından o teyzenin benden önce ölmesi gerekiyordu diye düşündüm bir an için. Belki

Paran mı var, derdin var(!)

Resim
Yıllarca paranın mutluluk getirmeyeceğine inandırıldık. Aslında hiç birimiz inanmadık da; gizli bir anlaşma varmış gibi hep bir ağızdan bunu söyledik. Ama daha çok para kazanmak için; çocuğumuzun kokusundan, eşimizin sıcak koynundan kopup; soğuk-sıcak demedik çalıştık. Kimse "Yaşamam için gereken parayı kazanmaya çalışıyorum ben" gibi klişe ve hepsi palavra olan bu inanışı savunmasın. Herkes farklı gelirlerle, aynı dünyada, hatta aynı sokakta yaşamını sürdürebiliyorsa, bu palavranın inanılacak bir yanı yok. Kazandığınızdan çok daha az bir parayla da yaşamınızı sürdürebilirsiniz. Yaşamaksa eğer bu! Bu örnekten de; daha fazla paranın daha fazla mutluluk getireceğini anlayabilirsiniz. Zengin olunca türlü sıkıntıların peşlerini bırakmadığından bahseder hep zenginler; yatlarında, bir yaz sabahı kahvaltısı eşliğinde,röportaj yaparken. Büyük derdin başı büyük oluyordan şikayet ederler. Çünkü onların da aralarında, konuşulmamış gizli bir anlaşma vardır: "Fakirlere mutlu

Selam Klavyem, Selam Dünyalılar

Resim
Merhaba dünya; Yeni klavyem zevkten çıldırmak üzere. Uzun zamandır birbirimizi bekliyoruz. Eski dostlarımız vardır ya hani; Gerçekten görüşmek istediğimiz, hayatında olup biteni anlatabileceğin, seni harbiden, sen olduğun için seven arkadaşların; evet. İşte tam öyleyiz klavyemle bir süredir. Nasıl o hep görüşmek istediğim arkadaşlarımla ya cenazelerde, ya hastane köşelerinde karşılaşıyorsak; klavyemle de tekrar karşılaşmamız bunun gibi tatsız bir zamana denk geldi. Bu konudan çok bahsetmek değil aslında niyetim. Şimdilik. Bilmiyorum. Belki sadece o tatsız olaydan da bahsedebilirim. Ben de sizin gibi bekliyorum. Pek bir fikrim yok. Bir önceki cümleyi öylesine yazdım. Samimiyetsizce. Yerimden kalktım ve kendimi bilgisayarın başına zor attım. Henüz kurulu bile değildi. Ama bunu anlatırsam, beni abartmakla suçlayabilirdiniz. Bunları düşünmeyin diye silip, o basit ve samimiyetsiz cümleyi yazdım "Bir fikrim yok.". Yani başında fark etmediğimi şimdi fark ettim. Doğruları